Armağan

van gogh

Gece yarısını çoktan geçmişti. İliklerime kadar hissetiğim soğuğa karşı direnebilmek için kabanımı giymiş balkonda öylece duruyordum. Durmak değildi aslında benimkisi , duymaktan geçen aşka giden yolda yaradan ile aramda bir armağanı kabulden ibaretti. Kim diyebilirdi ki ben öylece ötüşünü bekliyorum. Soğuğa direnmenin imkansız olduğunu düşündüğüm , buz kestiğim gecelerden biriydi ve ben senin soğuğa , karanlığa ve bilinmezliğe karşı geceye renk katan ve hayat veren ötüşünü dinlemeye koyuldum. Kadife sesinin esrarında kendime benzettim seni. Karanlığın içinde  içimi ürperten soğuğa karşı direnişini yaşamın içinde duruşuma benzettim adeta.

 

O gece kızımın başında acaba tepki verir mi diye bekleyişlerimde uykuya dalmamak adına direnişimdeydi kararlılığım , ne zor bir kavramdı anne olabilmek. Dünya kendini tatlı rüyalara teslim etmişken kalbin acaba bir şey olur mu diye sızlayıp duruyordu. İçindeki fısıltıları susturamayan annenin yanına arkadaş olsun diye gönderilen yaradanın bir armağanıydın sen bana. Başka bir dilden konuşan ama bir o kadarda beni bana anlatan bir arkadaş.

 

Yaşam nerede , nasıl olursanız olun yaradandan dilediğinizde size sunulan armağanlar ile doludur diyecektim o geceden sonra. Sözlerin ötesinde yaşamın karanlığında sabaha şarkılar ve övgüler dizen minicik bir yüreğin içinde sonsuzluğa iz atacaktım.

Yorum bırakın